29 Aralık 2014 Pazartesi


Gri bir sis serildi önümüze. Kapıları yitirdik sonra. İçine gizlenilir tek bir oda kalmadı. Ayaklarımız silik çizgiler boyu ilerledi, yorulduğumuzu söyledik. Her yol kendi sonsuzluğuna varıyor, dediler. Hiçbir yolu sonsuza dek izleyemeyeceğimizi düşündük. 

Susup öylece gidebileceğimizi söylediler. Sorduk sonra: '' Nereye?''.

23 Aralık 2014 Salı



      Dip dibe  kavakların yapraklarının arasından evler parçalanmış görüntüler halinde seçilirdi. Bir gün yapraklar hiç var olmamış gibi tüm dallardan silindi. Çıplak dalların ardında uzaklar da çıplaklaştı. Evlerin çatılarını, sıkı sıkı kapanmış pencerelerini, alelacele boyanmış duvarlarını da görür oldum. Gökte yıldızlar, yerde kar ışıyordu. Balkonun içine ince bir rüzgar girdi. Etrafımdaki küçük dünya gözüme uçsuz bucaksız göründü. 

14 Aralık 2014 Pazar


            KIŞ UYKUSU
               
Bulutlar kümelendi. Ufuk kızıla döndü. Kızıl yaprakların üzerinden gölgeler geçti.  
,
-Bugün kar yağacak, dedim.

Sustu, balkonun korkuluğundan çekilerek mutfağa girdi.

-Burda soğuktan ve sessizlikten öleceğiz, dedi içerden.

-Hayır, sadece uyuyacağız. Uzun bir uykuya dalacak, bahar inince uyanacağız, dedim.

-Bahara dek insan olmak dışında her şey olacağız. Tuğlaları birbirinin ağırlığından ve dip dibeliğinden bunalmış bir evin gürültüsü, kavgası ve huzursuzluğu var içimde.

-Peki, bahar inince mutlu olacak mısın?


-Hayır, yitirilmiş bütün bir kışın ve seslerin yasını tutacağım.

11 Aralık 2014 Perşembe

Genco Erkal'ın vurucu sesinden Nazım Hikmet bize şöyle seslenir: ' Bu dünya soğuyacak günün birinde'.

Aklımda sıklıkla yankılanır bu ses. Çünkü bilirim ki soğuyacak olan dünya, çekirdeğine çekimlendiğimiz dünyadan ibaret değil.