26 Mayıs 2016 Perşembe
Adım adım izliyor deniz bizi, hızla uzaklaşmaya niyetliyiz, rıhtımdayız, topuğumuza değdi değecek su, bir solukluk mesafe yalnızca aramızdaki. Dalgalarına ve kalbime dolunayın gümüş yüzü düşüvermiş. Sanırsın ki ışık insanı arıtır, oysa bulandırır, elinden geldiğince. Suyu insana, insanı suya düşürür, birbirinin tekrarı olan bu iki meczup didişirken, ışık dudağının kıyısıyla güler, fark etmezsin.
24 Mayıs 2016 Salı
Şarap çanağı kırılıyor göğün, tek tük yıldızlar beliriyor bullak yüzünde. Dünyamızı çevreleyen atmosferin dışında kaygısız ve karmaşık bir rastlantısallık dört dönüyor. Dönüyor ve bir pıhtıya dönüşüyorlar içimizde. Biraz sonra yapraklar kopacak ellerimizden, bir rüzgar kopuvermiş gibi bir bilinmezden. Bize doğru...
22 Mayıs 2016 Pazar
20 Mayıs 2016 Cuma
16 Mayıs 2016 Pazartesi
12 Mayıs 2016 Perşembe
Penceremde sesler... Kumrular camı gagalıyor. Gök de inliyor hani, hemdem olmuş bulutlar. Göğsümde akrep yelkovanı boğazlıyor. Serin de. Kesik soluklarımda tik tak yürüyor zaman , dura duraklaya, hiç olmadığı kadar tutuk, hiç olmadığınız kadar tutuğuz. Yarılanmış mum, sona yaklaşmanın tedirginliğiyle titrek. Biz; ışık, zaman ve gök birbirimizi duyumsuyor ve tadıyoruz. Böyle böyle indireceğiz günü yeryüzüne.
9 Mayıs 2016 Pazartesi
8 Mayıs 2016 Pazar
Sağımda ve solunda deniz, karıncalar suya iniyor, ellerimde gün ışıkları... Bir akrep öpüyor topuğumdan. Sonra dikip bakışlarını gözlerime "İşte böyle öldü Akhilleus, yerden göğe zehir... Bırak onlar okuyla övünsün." diyor. Sana dönerek sonra sessiz ve tırmanarak hızlıca sırtından, zafer sarhoşu boynunda gezinmeye başlıyor, karası ve kuyruğuyla sakin, inceden akıtacak gibi zehrini.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)