23 Temmuz 2016 Cumartesi
Köy yolunda durdu, indi. Dinlenme tesislerinin bakımsız tuvaletlerine doğru yollandı. Üzerinde '1TL' yazısıyla ak bir kağıt sarkan masada kibirli bir kolonya ile özenle üst üste dizilmiş peçeteler gördü. İki dirseğini masaya, çenesini de ellerine yaslamış on yaşlarında bir çocuk, tüm bezginliğiyle, adamı izledi. Adam kuru ellerle girip ıslak ellerle çıktı. Peçeteyle elerini kuruladı. Kendisine uzatılan ucuz kolonyayı avuçlarına yayıp burnuna götürdü, keskin limon kokusunu içine çekti, lağım kokusunu duymaz oldu. Cebinden çıkardığı madeni parayı masaya bıraktı gitti. Çocuk sonraki müşterisini aynı bezginlikle karşıladı.
13 Temmuz 2016 Çarşamba
12 Temmuz 2016 Salı
6 Temmuz 2016 Çarşamba
Bilmemenin sarhoşluğu bu daha ziyade. Nasılı niçini öncülü ve ardılıyla... Dışarıda deli rüzgarın dahi savuramadığı bir yağmur öncesi renk vurgusu... Su altında taş nasıl net, ıslak ve iştahlıysa öyle... Ve evet aklımızdaki bilinmezliğe tezat bu belirginlikler, diğeriyle sınırı kendisi olan bu biçimler.
5 Temmuz 2016 Salı
4 Temmuz 2016 Pazartesi
3 Temmuz 2016 Pazar
Ne zaman baksam yüzüne bir tepeden, çoğalır çizgilerin, martılar üşüşür dudaklarına, dilinin ucundan kapıp kaçarlar seni. Etrafını bozkırın ketumluğu sarmış, denize öykünme öyle, kar yağacak daha katı rüzgarlarına. Apak dağların arasında çoğalacak maviliklerin. Kıyıya dokunduğun yerde donup kalacak ellerin, sadece ellerin. Yine de çalkanmaya devam edeceksin, kuşkusuz, kabının içinde.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)